Hücre-i Saadet; iki cihan sultanı Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin dünya hayatında ikametgâhları, irtihallerinden sonra da medfen-i saadetleri olan, şerefli haneleridir. Peki, Efendimiz aleyhisselamın Medine-i Münevvere’deki ilk, dünya hayatındaki son haneleri olan bu beyt-i şerif ne zaman ve nasıl yapılmıştı? Hangi tamiratlardan geçmişti? Bu mübarek mekâna hizmet kimlere nasip olmuştu?..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefatlarına yakın Hazret-i Aişe (r.anha) annemizin evinde ikamet ediyorlardı. Rahmet peygamberi, altmış üç yaşında bu evden ebedi âleme irtihal ettiler. Efendimiz’in mübarek naaşı, bu odada yıkanıp kefenlendi. Yine burada cenaze namazı kılındı. Pazartesi günü vefat eden âlemler sultanı, Çarşamba akşamı Hücre-i Saadet’in içerisine, kıble duvarına yakın olarak defnedildi. Hücre-i Saadet, o devirde üç metre yüksekliğinde, dört metre genişliğinde ve beş buçuk metre uzunluğunda, kerpiçten yapılmış bir oda idi.
İrtihalini müteakip, Allah Resûlü’nün hasretine dayanamayan bazı Ashab-ı Kirâm, bu mukaddes kabrin amber kokulu toprağından birer miktar alıp onunla şifa talep etmeye başladılar. Bir müddet sonra Hazret-i Aişe (r.anha) validemiz, Kabr-i Şerif’i muhafaza için, odanın ortasına bir duvar ördürdü. Duvarın bir tarafında Kabr-i Saadet yer alırken, diğer tarafında da Hazret-i Aişe validemiz ikamet ediyordu.
Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) Kabr-i Saadetlerinin bulunduğu iç alanın kapısına Hazret-i Ebubekir’in (r.a.) halifeliğinde sâc ağacından muhkem bir kapı yapıldı ve kapıya da ilk defa kilit takıldı. Artık içeriye, sadece Hazret-i Aişe’nin (r.anha) izniyle girilebiliyordu. Peygamber Efendimiz’in irtihallerinden sonra, Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ömer Efendilerimiz de vasiyetleri gereği Hücre-i Saadet’in içerisine, Allah Resûlü’nün ayakucuna defnedildiler.
706’da Hicaz valisi tayin edilen (daha sonra Emevî halifesi olacak) Ömer bin Abdülaziz Hazretleri, Halife Velid bin Abdülmelik’in emriyle Mescid-i Nebevî’yi genişletmişti. Bu sırada Hücre-i Saadet de mescidin içerisine alındı ve etrafına ikinci bir duvar daha yapıldı. Fakat çalışmalar esnasında Hücre-i Saadet’in kuzeyindeki yeni duvar, kazayla yıkıldı. Onunla beraber, Hazret-i Aişe validemiz tarafından yaptırılan iç duvarın da büyük bir kısmı devrildi. Meydana gelen açıklıktan, içeride bulunan üç kabir de gözüküyordu. Ömer bin Abdülaziz, vaktin akşama yakın olmasından dolayı yıkılan yerleri örtüyle kapattırıp çalışmaları sabaha bıraktı. Hadisenin şahitleri, o gece Medine-i Münevvere’yi güzel bir kokunun kapladığını naklederler.
Ertesi sabah Ömer bin Abdülaziz, çalışmalara bizzat nezaret ediyordu. Bir vakit sonra, keşif için vazifelendirdiği yardımcısı İbn-i Verdan’ın telaşla geldiğini görmüş, heyecan içinde anlattıklarını dinledikten sonra süratle yıkılan duvarın yanına gitmişti. İçeri bakınca, duvara en yakın kabirden dışarı çıkan mübarek ayakları gördü. İnşaat heyetinden Abdullah İbn-i Ubeydullah, Hazret-i Ömer’in (r.a.) kabrinin bulunduğu tarafı iyi biliyordu.
Dedi ki: “Ey vali, korkma! Gördüğün şerefli ayaklar, deden Hazret-i Ömer bin Hattab’a aittir.” Bunun üzerine valinin yüzünde, sevinç izleri belirdi. Zira gördüğü ayakların, Peygamber Efendimiz’e ait olduğunu zannetmiş ve dehşete kapılmıştı. Ömer bin Abdülaziz, dedesi Hazret-i Ömer’in (r.a.) mübarek ayaklarını önce teberrüken öptü ve sonra eliyle tekrar kabrin içerisine yerleştirip üzerini toprakla kapattı.
Ömer bin Abdülaziz tarafından Hücre-i Saadet’in dışına çektirilen ikinci duvar, Kâbe-i Muazzama’ya benzemesin diye beşgen şeklinde yapıldı ki günümüzde de bu hâlini muhafaza etmektedir.
Abbasî halifelerinden Harun Reşid, 786 tarihinde annesi Hayzuran Hanım ve birçok devlet adamlarıyla hac farizası için Hicaz’a gitmişti. Vazifelerini tamamlayıp dönüş yolunda Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) ziyaret ettiler. Hayzuran Hanım, Mescid-i Nebevî’nin içerisinde yer alan ve siyah bazalt taşıyla örülmüş Hücre-i Saadet duvarına örtü asmak istemişti. Zira hürmet kastıyla Kâbe-i Muazzama’nın duvarlarına da örtü asılmaktaydı.
Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 139. sayısından (Mart 2020) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!
View Comments
bu videoyu şirket hesabımızda veya kişisel hesabımızda paylaşabilir miyiz.
Tabi ki paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
PLEASE NEED
Yedikıta Dergisi
@yedikitadergisi
·
Mar 9
Arzın, semaya karşı iftihar vesilesidir Hücre-i
Saadet. Efendimiz Aleyhisselam’ın dünya
hayatlarındaki ikametgâhları, vefatlarından
sonra da istirahatgâhları olan Hücre-i
Mutahhara'yı Yedikıta ile keşfedin!