Aynı yıllarda yaşayan, biri İstanbul’da diğeri Avrupa’da icra-i sanat eyleyen iki sanatkâr vardı. İsimleri Bîdest ü Bîpâ Mehmed Efendi ve Nürnbergli Matthias Buchinger idi. İki sanatkârın ortak özelliği, engelli olmalarıydı. Her ikisinin de elleri ve ayakları yoktu ancak eserleri oldukça dikkat çekiciydi…
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde, G.Y. 321 numaralı yazı albümünün içinde bir hat eseri muhafaza edilmektedir. Sülüs ve nesih hatlarıyla yazılmış bu eserde, ahlâkını güzelleştirenlerin kavuşacağı nimetlerden bahseden bir hadis-i şerif kaleme alınmıştır. Sanat yönünden birinci kalitede eser olmamasına rağmen, kütüphanede bulunan binlerce nadide eser arasında özel bir yeri vardır. Zira el ve ayakları olmayan bir sanatkâr tarafından yazılmıştır. Eserin sahibi Bîdest ü Bîpâ Mehmed Efendi’dir. Bîdest, elsiz; bîpâ, ayaksız demektir.
Ayaksız olmak elbette yazmaya engel değildir ancak elleri bulunmayan bir kimse, kalemi iki bileği arasında tutup nasıl yazabilir?
Günümüzde ağzı veya ayak parmakları ile fırça tutarak yazı yazan, resim yapanlar olsa da kullandıkları malzemeler, içine mürekkep konan hokka ve mürekkebe batırılan kamış kaleme benzemez. Zira kamış kalemi, mürekkep hokkasına sık sık batırmak lazım gelmektedir. Ayrıca harflerin güzelliğini sağlayan incelik ve kalınlıkların, kalemin elde tutuluş şekline göre çıktığını da gözden kaçırmayalım.
Şimdi gelin, Bîdest ü Bîpâ Mehmed Efendi’yi biraz daha yakından tanıyalım.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 158. sayısından (Ekim 2021) okuyabilirsiniz.
Selçuklu sultanlarının Haremeyn’e olan bağlılıkları ve İslâm ümmetine hizmet etme arzusu, her şeyin üzerinde olmuştur.…
Çanakkale’de bir yanda düşmanla göğüs göğüse çarpışılırken, diğer yanda yakıcı sıcak, toz bulutları, sinekler ve…
Bir fotoğraf karesinin arkasında yer alan ifadeler, sadece bir fotoğrafı değil, o ânın içindeki bütün…
Tarihin en kudretli hükümdarlarından biri olan Sultan Süleyman Han’ın uzun ve zaferlerle dolu saltanatı, kudretinin…
Selçuklu döneminde sultanlarla birlikte vezirler ve önde gelen devlet adamları da mukaddes beldelere hizmet etmeyi…
Hac emîrliği, Abbasîler ve Selçuklular devrinde güvenliğin ötesinde siyasî ve dinî otoritenin de sembolü olmuştur.…