Osmanlı toprak düzeninde, İslâm hukuku demek olan fıkıh ve ona muhalif olmayan örfî hukuk uygulamaları söz konusuydu. Toprağın kaç kısma ait olduğu, kimlerin hangi nevi arazileri tasarruf edebilecekleri, ne türde toprak için ne miktarda vergi/kira ödeneceği, bir çiftçi ailesine yetecek toprağın ne kadar olduğu, bu toprağı işleme hakkının nasıl devredileceği ve daha pek çok detay, kanunnamelerle kayıt ve kontrol altına alınmıştı…
Bir sözde şöyle geçer: “Bir kültür hakkında yapılabilecek en iyi ve gerçeğe uygun bir tasvir, onu meydana getiren bütün kurumları tasnif ve tahlil etmekten geçer.” Hakikaten toprak yapısını anlatmak, hem idarî hem de askerî güvenlik sistemlerinden bahsetmek manalarına gelir. Bu yüzden devletler tarihinde, devletlerin kurumsal yapılarının anlaşılabilmesi, en zor kısmı oluşturur. Ayrıca konuyla ilgili şu hususun bilinmesinde fayda vardır. Osmanlı Devleti üç kıtaya hükmettiğinden, toprak düzeni, farklı uygulamaları zorunlu kılmıştır. Bu makalemizde, temel olarak Osmanlı toprak düzeninin esaslarından bahsedeceğiz ve şu sorulara cevap arayacağız:
Osmanlı Devleti’nde toprak düzenine bağlı olarak teşkil edilen idarî, askerî ve güvenlik yapısı nereden doğmuştur?
Padişahlar idarî, askerî ve güvenlik konularını toprak sistemine bağlamaya niçin gerek duymuşlardır?
Orta Çağ devletleri, 19. yüzyıldaki gibi merkeziyetçi idarî sistemlere sahip değillerdi. Osmanlı Devleti de toprak uygulamasını doğrudan idarî, askerî ve güvenlik sistemleriyle ilişkilendirmişti. Bu durum, kendisinden önceki Yakındoğu İslâm-Türk geleneklerinin bir yansımasıydı aslında.
Osmanlı Devleti, Müslüman devletlerden tevarüs eden tarım gelirlerini, askerlere tımar olarak tahsis etmişti. Tımarlı sipahi denilen bu grup, maaş almak yerine, köyde oturup köyün vergi gelirlerini topluyordu. Bununla beraber, belirlenen miktarda silahlı askeri de savaş zamanında hazır etmekle yükümlüydü. Askerlere maaş olarak bırakılan bu toprak birimleri, Bizans’ta “pronoia”, İslâm ülkelerinde “iktâ” yahut “tımar” olarak isimlendirilmişti.
Osmanlı Devleti’nde toprak sistemi dendiğinde ağırlıklı olarak askerî (tımar) sistemle iç içe geçmiş bir yapıdan bahsedilebilir. Tımar, devletin bilinen en temel sistemidir. Eyalet idareleri esas olarak buna dayandırılmıştır. Ayrıca devletin ekonomik ve sosyal politikası ile askerî teşkilat ve vergi düzeni de tımar sistemiyle iç içe olduğundan, tımarı anlayabilmek için toprağın durumuna bakmak gerekmektedir.
İslâm devletleri, teorik ve pratik uygulamalarını İslâm hukukunun öngördüğü şekilde düzenlediklerine göre, 16. yüzyıl hukukçusu Ebüssuûd Efendi’nin fetvaları bize bu hususta fikir vermektedir. Fetvalara göre İslâm memleketlerinde arazi; öşrî, haracî ve arz-ı memleket olarak tasnif edilmiştir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 165. sayısından (Mayıs 2022) okuyabilirsiniz.
Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…
Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…
Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…
Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…
Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…
Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…