Çeşit çeşit kavuklar, fesler, süslü çiçek demetleri, minik semboller… Birer sanat eseri gibi duran mezar taşlarındaki bütün o şekiller ne manaya geliyordu? Yazısını okumaksızın, bir mezar taşına bakarak neleri öğrenebiliriz?
Yanlarından usulca geçerken, üzerlerindeki yazı ve şekillerin ne manaya geldiğini zihnimizden çarçabuk geçirdiğimiz ve sair zamanlarda tamamen yabancısı olduğumuz mezar taşları, tarihin parmak izleridirler. Bu izler bizi bir âlimin, yüksek dereceli bir devlet adamının veya belki orta rütbeli bir kâtibin, genç bir hanımın, küçücük yaşta vefat etmiş bir çocuğun hayat hikâyesine götürür. Makam ve mevki ne olursa olsun gidilecek yerin değişmediği bu satıhta değişen şey, mezar taşlarına olan yabancılaşma, ilgisizlik ve giderek artan köhneleşmişlikten başka bir şey değildir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 54. sayısından (Şubat 2013) okuyabilirsiniz.
57. Alay’ın başında, elinde kılıcıyla süngü hücumuna kalkan bir komutan olarak görev yapan Hüseyin Avni…
Yarbay Hüseyin Avni Bey’in cephedeki en büyük tesellisi, ailesiyle kurduğu mektuplaşma bağıydı.
Çanakkale Arıburnu’nda şehit düşen 57. Alay Komutanı Piyade Yarbay Hüseyin Avni Bey’e ait kanlı üniforma…
Annemin kardeşlerime söylediği ninnide geçen “Konya dağlarında Emir Sultan” ifadesinin izini sürdüğümde rastladım…
Güzelce Kasım Paşa’nın inşa ettirdiği Cami-i Kebir, Sultan Abdülaziz ve Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın şefkatli…
Selçukluların Anadolu’ya gelişi, tarihin seyrini değiştiren bir dönüm noktasıdır. Bu, yalnızca bir fetih ya da…