Sultan Mehmed’in Manevî Huzurunda

Babalar ve dedeler, Allah’ın emaneti olarak gördükleri çocukları için her zaman bir sığınak, bir muhafız olmuştur. Keza, padişahlar da Allah’ın emaneti nazarıyla baktıkları tebaaları nezdinde en büyük dayanak ve müracaat merkezi olmuştur. Gerek hayatlarında, gerekse mematlarında. İşte yüreği yaralı bir askerin, 1914’te Fatih Sultan Mehmed’e yakarışı…

Yirminci asrın ilk çeyreği, Osmanlı Devleti için ardı arkası kesilmeyen badirelerin yaşandığı bir devirdir. 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilân edilmiş, hükümetin işlerine karışmaya başlayan İttihat ve Terakki ileri gelenleri, Sultan İkinci Abdülhamid’i tahttan indirmişlerdir. Böylelikle İttihatçılar, devlet yönetiminde söz sahibi oldular ama İtalya ile yapılan Trablusgarb Savaşı’na mani olamadılar.

İtalyanlar, Osmanlı’nın Kuzey Afrika sahillerindeki toprağı olan Trablusgarb, Bingazi ve ardından Adalar Denizi’ndeki (Ege Denizi) On İki Ada’yı işgal etti. Kara bulutlar, devletin peşini bir türlü bırakmıyordu. Balkan Savaşı’nın patlak vermesiyle Osmanlı, İtalya ile anlaşma yapmak zorunda kaldı. 1912 Uşi Antlaşması’yla Trablusgarb, Bingazi (Libya) ve On İki Ada İtalyanlara verildi. Birinci Balkan Savaşı devam ederken İttihatçılar 23 Ocak 1913 günü Bâb-ı Âli baskını yaparak hükümeti ele geçirdiler. Bu sırada Bulgarlar, Edirne ve Çatalca’ya kadar ilerlediler. Osmanlı’nın eski payitahtının düşman elinde olması, ülke genelinde büyük bir üzüntüye sebebiyet verdi.

Bulgarların yayılmacı politikası, diğer Balkan devletleriyle arasının açılmasına sebep oldu. İkinci Balkan Savaşı’yla beraber Osmanlı, Edirne’yi düşman elinden kurtarmayı başardı.

Yaşanan bütün bu talihsiz günlerin canlı bir şahidi vardı; Mehmed Muhiddin… Trablusgarb ve Balkan savaşlarına bizzat kurmay yarbay rütbesiyle katılan Osmanlı’nın bu genç subayı, ecdadının mirasını koruyamadığı, hakkıyla sahip çıkamadığı için kendisini oldukça müteessir hissediyordu. Yaşadığı o günlerin ızdırabını bir türlü içinden atamıyordu. Birinci Dünya Savaşı’na da kurmay albay olarak katılacak olan bu genç Osmanlı subayı, savaştan yaklaşık bir ay evvel, içindeki acıyı bir nebze olsun hafifletmek için Fatih Sultan Mehmed’in kabrini ziyaret etmek istedi.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 129. sayısından (Mayıs 2019) okuyabilirsiniz.

Yasin Odabaşı

View Comments

  • Öyle güzel bir yakarış ki insanı herşeye rağmen tekrar azim ve gayretle ecdada layık olmak için çabalamaya sevk ediyor çalışmalarınızı çok beğeniyorum ve yazınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.

Recent Posts

Karadeniz’in Çanakkalesi HARŞİT

Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…

3 hafta ago

İngiltere’den İstanbul Manzarası Mesut İnsanlar Panoraması

Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…

3 hafta ago

Gerze’nin Sevimli Misafiri Balina Aydın’ın İlginç Hikâyesi

Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…

3 hafta ago

Sarayda Kahve Nasıl İkram Edilirdi?

Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…

3 hafta ago

Büyük Selçuklu Sultanlarının Âlimlerle Münasebetleri

Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…

3 hafta ago

Liyakât ve Ehliyet Okulu Enderun İnfografiği

Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!

3 hafta ago