Categories: Kültür Tarihi

Sarayburnu Sırtlarının Âbidevî Eseriydi Artık Yerinde Yeller Esiyor Dârülfünûn

Bir zamanlar Sarayburnu’nda arz-ı endam eden Dârülfünûn binası, döneminin simge eserlerinden biriydi. Yapıldığı yıllarda büyük ses getiren bina, pek çok devlet kurumuna tahsis edilmişti. Tamamlanması yıllar sürse de yok oluşu maalesef bir günde olmuştu…

Osmanlı’dan günümüze intikal eden ve muazzam mimarî güzelliğiyle kendine hayran bırakan nice tarihî eserimiz vardır. Maalesef geçmişte yaşanan doğal afetler ve yangınlar sebebiyle günümüze ulaşamayan fakat tarih sayfalarındaki yerini koruyan yapılar da çoktur. O eserlerden biri de Tanzimat Devrinde Tarihî Yarımada İstanbul’unun silüetinde yer alan Sarayburnu sırtlarındaki Dârülfünûn binasıdır.

Tarihî Yarımada’da Âbidevî Bir Bina

Sultan Abdülmecid Han devrinde, üniversite eğitimi verilmesi amacıyla bir bina inşasına karar verildi. Yapının inşası için İsviçreli mimar Fossati kardeşler uygun görüldü. İnşası yapılacak bina için büyük ve görkemli bir yer düşünülmüştü. Cephane binası ve Sultan Sarayı arsaları üzerine yapılması münasip görüldü. Ayasofya ve Sultanahmet Camii arasında, Fossati tarafından tasarlanan yapının inşasına 1846 yılında başlandı. Boğaza hâkim bir mevkide, sahile paralel olarak yerleştirilen binada, neoklasik mimarî anlayışı benimsendi. Eser, ortası avlulu iki kare blok ile bunları birleştiren merkezdeki giriş biriminden oluşuyordu. 3 katlı kâgir yapı, 125 odaya sahipti. Her iki bloğun ortasında bulunan kare planlı iç avlular, bir tarafında servis birimleri, diğer tarafında ise sınıflar ve salonların bulunduğu koridorlarla çevriliydi.

Merkezde yer alan giriş kısmı ise “U” biçiminde açık bir giriş veya merasim avlusu oluşturacak yönde geri çekilerek yapıldı. Sahile bakan cephedeki merkezî kısım öne çıkarılarak, simetrik kurgu güçlendirildi. Tasarım esnasında eserin çizimlerinde görünen çatı kısmındaki kulenin, binanın inşasında uygulanmadığını, günümüze ulaşan resimlerden anlamaktayız. Bina cephelerinde sade ve klasik bir düzen vardır. İlk iki katta kemerli, son katta ise dikdörtgen şeklinde pencere dizileri yer alır.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 196. sayısı (Aralık 2024) okuyabilirsiniz.

Yasin Odabaşı

Recent Posts

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…

1 ay ago

Bizans’ta Katalan Komutan Roger de Flor

Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…

1 ay ago

Dağlardan Çöllere Uzanan Serinlik: Buz Ticareti ve Karcılar

Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…

1 ay ago

Ortamahalle’den Ortahisar’a Trabzon Günlüğü

Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…

1 ay ago

İsmi Satır Aralarında Kalmış Bir Büyük Hattat Akşemseddinzâde Mehmed Zeynüddin

Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…

1 ay ago

İlimle Yükselen Medeniyet Selçuklular

Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…

1 ay ago