Sultan İkinci Abdülhamid Han devri bahriyesinin önemli simalarından Faik Paşa’nın oğlu Ali Naci Kurtaran, öğrencilik, subaylık ve sivil hayattaki faaliyetleriyle dikkat çeken bir şahsiyettir. Siyasî firarların yaşandığı bir dönemde, eğitim idealini gerçekleştirmek için yurtdışına kaçışı ve döneminin en prestijli deniz okullarından Greenwich’teki Royal Naval College’deki eğitimi, bu sıra dışı karakteri araştırma fikri doğurmuştur…
Ali Naci Bey, Osmanlı bahriye kurmaylarından Erkân-ı Harbiye-i Bahriye Reisi Faik Paşa’nın oğludur. Fatih’te doğmuş, babası gibi denizciliğe meraklı olduğu için Bahriye Mektebi’nde eğitim görmüştü. Parlak ve macera dolu bir eğitim kariyerine sahip olan Ali Naci, 14 Nisan 1891’de Mekteb-i Bahriye’den birincilikle mezun olmuştu. En büyük hedefi ise eğitimini ilerletmek için İngiltere’ye gitmekti. Fakat babası buna müsaade etmiyordu. Yine de Ali Naci Bey’in içindeki bu heves sönmemişti.
Ali Naci, içindeki eğitim aşkına engel ol amaz ve 19 Mayıs 1891 günü, Dolmabahçe önünde demirleyen bir İngiliz gemisine kaçak yollarla binerek İngiltere’ye firar eder. Ali Naci’nin firarı, ailesinde ve Osmanlı sarayında şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bahriye Nezareti, Ali Naci’nin yurda iadesini Londra Sefareti’nden talep eder. Sefaret, Ali Naci’nin kendilerine iltica ettiğini ve en kısa sürede iade edileceğini bildirir.
Sultan İkinci Abdülhamid Han, aynı yıllarda siyasî muhalefet amacıyla Avrupa’ya firar edenlerin meseleleriyle ilgilenmekteydi. Ali Naci, Bahriye Nezareti’nin önde gelen amirallerinden birinin oğlu olduğu için onun firarı, saray için önem arz etmektedir. Yapılan tahkikatta firarın siyasî sebeplerle yapılmadığı anlaşılır. Her ne kadar Londra Sefareti, Ali Naci’nin İstanbul’a gönderileceğini yazsa da onun böyle bir düşüncesi yoktur.
Londra’da kalma niyetinde olan Ali Naci, Deniz Ticaret Okulu’na kaydolur ve kılavuz kaptanlık diploması alır. Bir süre Thames Nehri’nde kılavuz kaptan olarak görev yapar. Londra’da geçinebileceği miktarda para kazanmaya başlayınca, eski hayali olan eğitimini ilerletmenin yollarını arar. Ancak firarı sebebiyle babasının, padişah karşısında güç durumda kalmaması için yurda döner. Ali Naci’ye babası Faik Paşa’nın muamelesi yine sert olur. Paşa, sürgün muamelesi yaptığı oğlunu, Girit’e gönderir.
Ali Naci, bu durum karşısında annesinden yardım istemiştir. Annesi Salise Hanım, vaziyeti bildirerek oğlunun eğitimini ilerletmesi için Londra’ya gönderilmesini talep eder. Ali Naci, firarından iki yıl sonra bu kez Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın iradesiyle tekrar Londra’ya gönderilir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 187. sayısından (Mart 2024) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…