Kahire’de ilk İslâm fethi yaklaşık on dört asır evvel gerçekleşti. Daha önce orada yaşayan peygamberler devrini saymasak bile bu çok uzun bir zaman. Buna rağmen şehrin tarihinde piramitler, her şeyin önüne alınmış. Ashab-ı Kiram devrinden günümüze kadar hep İslâm toprağı olmuş bu meşhur belde, “1000 minareli şehir” unvanına yakışır bir şekilde, en eskisi ilk fetih devrine kadar giden, birbirinden güzel camilerle, tekkelerle, medreselerle ve türbelerle süslü. Her bir bina, on dört asırlık mirası sırtlamış, bugünlere getirmiş. Onlarca meşhur İslâm âlimini, bu şehrin medreseleri yetiştirmiş. Tasavvuf bu topraklarda, çok eskilerden filizlenmiş. Kısacası Kahire’nin taşı-toprağı, İslâm’la yoğrulmuş. Bilmemek olmaz…

Mısır, Kur’ân-ı Kerîm’de “ahsenü’l-kasas” yani kıssaların en güzeli diye zikredilen, Hz. Yusuf (a.s.) kıssasının yaşandığı yerdir. Kardeşleri tarafından önce kuyuya atılan, sonra da satıldığı kervan tarafından Mısır’a götürülen Yusuf Aleyhisselâm burada, Mısır melikinin maliye nâzırı tarafından satın alınmıştı. Asılsız bir iftira sebebiyle 7 yıl zindanda kaldıktan sonra Mısır’ın maliye nâzırı tayin edilmişti.

Bir başka peygamber, Musa Aleyhisselâm Mısır’da dünyaya geldi. Saltanatını yıkacağı korkusuyla o yıl doğan bütün erkek çocukları katlettiren Firavn’ın şerrinden, Nil Nehri’ne bırakılan bir sandığın içinde Hz. Asiye eliyle kurtulmuştu. Firavn kendisine iman etmeyince kavmiyle Mısır’dan ayrılmış ve Kızıldeniz’de, bir mucize eseri yollara ayrılan deniz, Firavun ve askerlerine geçit vermemişti. Böyle iki büyük peygamberin yaşadığı topraklar, asırlar sonra Hz. Ömer (r.a.) devrinde fethedilecekti.

Özellikle, İstanbul’daki makamı sebebiyle ismine aşina olduğumuz Amr bin Âs (r.a.) Kureyş’in önde gelenlerinden, Arapların dört meşhur dâhisinden biri kabul edilen, siyasî ve askerî deha sahibi bir kumandandı. Hz. Ebubekir (r.a.) zamanında başladığı Filistin’in fethini, Hz. Ömer devrinde tamamlamıştı. 636 yılında Bizans kumandanı Artebon’u Kudüs’te kuşatan ve içeridekilerin talebiyle şehri teslim almak üzere Hz. Ömer’i Kudüs’e davet eden o idi. Fakat kendisi asıl, “Mısır fatihi” unvanıyla meşhurdur.

Şam, Antakya, Halep, Maraş ve civarındaki şehirlerin fethedildiği, Bizans’a karşı yapılan seferin kolları, Hz. Yusuf’un tahtgâhına kadar uzanmıştı. Bu fetihlerde bulunan binlerce sahabiyle beraber, Cennetle müjdelenmiş Zübeyr bin Avvam (r.a.) dahi Mısır’ın fethinde hazırdı. Mısırlılar, bu coğrafyaya 15 binden fazla sahabinin geldiğini ve pek çoğunun orada medfun olduğunu söylüyorlar. Fakat kabri bilinenler, birkaç taneden ibaret.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 118. sayısından (Haziran 2018) okuyabilirsiniz.

Kemal Erkan

Recent Posts

Karadeniz’in Çanakkalesi HARŞİT

Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…

3 hafta ago

İngiltere’den İstanbul Manzarası Mesut İnsanlar Panoraması

Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…

3 hafta ago

Gerze’nin Sevimli Misafiri Balina Aydın’ın İlginç Hikâyesi

Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…

3 hafta ago

Sarayda Kahve Nasıl İkram Edilirdi?

Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…

3 hafta ago

Büyük Selçuklu Sultanlarının Âlimlerle Münasebetleri

Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…

3 hafta ago

Liyakât ve Ehliyet Okulu Enderun İnfografiği

Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!

3 hafta ago