Röportajlar

“Metin Neşri, Arkeolojik Kazı Gibidir”

Ülkemizdeki filoloji (dil bilimi) çalışmalarının önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Mertol Tulum, titizliği ile nam salmış bir akademisyen. Fatih devrinin ilim ve devlet adamlarından Sinan Paşa’nın Tazarruname ve Maarifname gibi “demir leblebi” metinlerinin üstesinden layıkıyla gelen Mertol Bey ile çalışma prensipleri ve tecrübelerini konuştuk…

Hocam, kendi sahanızda bitmek bilmeyen bir azimle çalışıyorsunuz. Yayınlarınıza devam ediyorsunuz. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü tercihiniz nasıl oldu?

Üniversiteye girişim 58-59 ders yılıdır. Türkoloji bölümünü isteyerek seçmedim. Resme yatkındım. Bütün hevesim mimar-mühendis olmaktı. Derslerim de iyiydi. Fakat lise son sınıfta edebiyat ve fen sınıfları ayrıldı. Hayatımda yaşadığım enteresan dönüm noktalarından biridir. İlk uygulama bizim döneme denk geldi. Matematik hocam vardı; -Allah rahmet eylesin- Perihan Hanım… Aram bozuktu benim onunla. Ben fen kısmını seçmiştim. Çünkü Teknik Üniversite’ye ancak oradan gidebilirim. İlk derste, matematik dersine Perihan Hanım gelmesin mi! Hemen dilekçe verdim ve edebiyata geçtim. İnsan hayatında ne kadar enteresan şeyler var. Mezun olduk, üniversiteye gireceğiz. Şimdiki gibi kılavuzlar falan hiçbir şey yok. Gidiyorsun taşradan İstanbul’a. Her şeye yabancısın. Edebiyat Fakültesi’nin kaç bölümü var. Hiçbir şey bilmiyorsun. Orada bir bankta formu doldururken bir hukuk öğrencisi geldi yanıma. Ondan formu doldurmak için yardım istedim. Nereden mezun olduğumu sordu. Edebiyat bölümü. Sonra kâğıdıma baktı, gördü ki hep teknik üniversite, mühendislik falan yazmışım. Üstünü çizdi. At bunu, yeni bir tane al, dedi. Sen ancak edebiyata girebilirsin, dedi. Ne var edebiyatta? Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı ve saire var… Yazdım onları. Türk Dili Edebiyatı’na böyle girdim. Tamamen tesadüf. Şimdi sınıfa girdim. Benim yarı hafızlığım var, dini eğitimim var, aruz biliyorum… Baktım ki ilk sınıf Osmanlıca üzerine. Başka ders yok. Dört ana sertifikanın sınıf dersleri Osmanlıca. O bana o kadar basit geldi ki, imtihanlardan hep fevkalade yüksek notlar aldım. Ben buraya devam edeyim dedim; öyle başladık.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 81. sayısından (Mayıs 2015) okuyabilirsiniz.

Prof. Dr. Mertol Tulum

Recent Posts

Buhara’dan Bursa’ya Uzanan Gönül Köprüsü Emir Sultan Hazretleri

Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…

6 gün ago

Osmanlı’nın Sanayi Mirası Feshane Bugün Sanat Kültür Merkezi

Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…

6 gün ago

İbadet Tahtı Hünkâr Mahfili

Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…

6 gün ago

Doğu’yu Fotoğraflayan Batılı Paul Nadar

Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…

6 gün ago

Hattat Ârif Hikmet Bey ve Hatt-ı Sünbülî’nin İzinde

Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…

6 gün ago

Aziz Emanet Kadın

İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…

6 gün ago