İstanbul’un Ağacı Kesilmez

Bulunduğu topraklara can veren bir varlıktır ağaç. Bereketin, sağlığın, sabrın, sebatın, mükâfatın mücessem hâlidir âdeta. Altı asırlık cihan hâkimiyetinin müjdesini veren, yine ağaç olmuştur. Ecdadımız, toplumun ortak paydası ağaçlara ve ormanlarımızın korunmasına her zaman önem vermiştir…

Herkes hayatından ve yaşadığı çağın olumsuzluklarından yakınır durur. Dikkat ediyor musunuz şimdiki nesil, son yıllarda ormanların tahrip edilmesinden dert yanıyor. Belki sizin de aklınıza geldi. Her mevzuda “ince” düşünen ecdadımız, ormanlar hakkında neler söylemiş, ne gibi tedbirler almış? Şimdi siz de merak ettiniz değil mi? Öyleyse bu mevzuyu biraz irdeleyelim.

Geniş topraklara sahip Osmanlı’da ormanlar, cibâl-i mubâha (herkesin faydalanması mübah olan yerler) olarak görüldü, umumun istifadesine izin verildi. Sadece ordunun ihtiyaçlarının temin edildiği yerlerde kısıtlamalar vardı. Orman ürünlerinin, devletin müsaadesi olmadıkça dışarıya satılması söz konusu değildi. Yüzyıllar boyu süregelen bu durum, Tanzimat’la değişikliğe uğradı. Nizamnâmelerle koruma altına alınan ormanlar, artık herkesin canı her istediğinde faydalanabileceği yerler değildi.

Osmanlı’nın Ağaç Sevgisi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Elinizde bir ağaç fidanı varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile, eğer onu dikecek kadar vaktiniz varsa, mutlaka dikin.” buyurmuşlardır. Osmanlı padişahları da Efendimiz’in yolundan gittiler. Orman ve ağaçlara gerekli itinayı gösterdiler. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed’in ve hocası Akşemseddin Hazretleri’nin bizzat elleriyle servi ağacı diktiğini, tarihî vesikalardan öğreniyoruz. Sultan Mehmed’in, “Atam Dedem Kanunu” dediği Kanunnâmesi’nde ağaçlarla ilgili hükümler vardı. Osmanlı’nın ağacın üstüne nasıl titrediğini, yabancı seyyahların, elçilerin yazdıkları eserlerde de görürüz. İngiliz kadın seyyahlardan Lady Craven, ecdadımızın ağaç sevgisinden şöyle bahseder: “Türkler tabiat güzelliklerine o derece hürmet gösterirler ki, eğer ev kuracakları yerde bir ağaç varsa, ağacı asla kesmez, evi ağacın çevresinde inşa ederler. Çatıda da ağacın büyüyüp gelişebilmesi için kocaman bir delik bırakırlar. Bu tür evler Türklerin övünç kaynağıdır.”

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 139. sayısından (Mart 2020) okuyabilirsiniz.

Kayıhan Çağlar

View Comments

  • Son derece mükemmel şimdi nerde ağaca sevgi saygı mukaddesata hürmet yok artık rabbim sonumuzu hayrettin...

Recent Posts

Mukaddes Topraklara Selçuklu Hizmeti

Selçuklu sultanlarının Haremeyn’e olan bağlılıkları ve İslâm ümmetine hizmet etme arzusu, her şeyin üzerinde olmuştur.…

2 hafta ago

Çanakkale Siperlerinde Bir Damla Su

Çanakkale’de bir yanda düşmanla göğüs göğüse çarpışılırken, diğer yanda yakıcı sıcak, toz bulutları, sinekler ve…

2 hafta ago

Fotoğraf Arkası Yazıları

Bir fotoğraf karesinin arkasında yer alan ifadeler, sadece bir fotoğrafı değil, o ânın içindeki bütün…

2 hafta ago

Şehzade Cihangir ve Sultan Süleyman Han’ın Serencamı

Tarihin en kudretli hükümdarlarından biri olan Sultan Süleyman Han’ın uzun ve zaferlerle dolu saltanatı, kudretinin…

2 hafta ago

Peygamber Âşığı İki Vezir

Selçuklu döneminde sultanlarla birlikte vezirler ve önde gelen devlet adamları da mukaddes beldelere hizmet etmeyi…

2 hafta ago

Selçuklu Hac Emîrlerinin Mukaddes Beldelere Hizmetleri

Hac emîrliği, Abbasîler ve Selçuklular devrinde güvenliğin ötesinde siyasî ve dinî otoritenin de sembolü olmuştur.…

2 hafta ago