İşgal İstanbul’undan İnsan Manzaraları

Birinci Cihan Harbi’nden mağlup ayrılan devletlerden hiçbirinin başşehri işgale maruz kalmadı. Ancak biri hariç, İstanbul… Yaklaşık 5 asır İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bu güzel şehir, savaşın hemen akabinde işgale uğradı. İstanbullular, 5 yıl boyunca kendi vatanlarında âdeta gurbet hayatı yaşadı…
Savaşların kazananı olmaz ama kaybedeni hep insanlardır. İstanbullular da cihan harbinin faturasını ağır bir şekilde ödeyenlerdendi. İşgalin sebepleri/sonuçları arasında mekik dokumak yerine, işgal İstanbul’unun ara sokaklarında insan manzaralarını seyretmek, durumun vahametini daha iyi ortaya koyacaktır.
13 Kasım 1918 günü İtilaf donanması 55 parça gemiyle Haydarpaşa’ya demirleyerek fiilen işgale başlar. Başta İngiliz askerleri olmak üzere Fransız ve İtalyanlar evvelden beri gözlerini diktikleri İstanbul’a ayaklarını basarlar. Bir dönem Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın muhafızlığını da yapan Vasıf Çinay o günleri şöyle aktarıyor: “Mütareke imzalanıp Çanakkale Boğazı açıldıktan sonra düşman harp gemileri de İstanbul’a girdiler. Marmara’nın sakin ve mavi sathı üzerinde birbiri arkasına sıralanmış oldukları halde mütehakkim ve mağrur bir eda ile gelen bu gemileri evimizin üst katındaki penceresinden biz de seyretmiştik. Acı hâtırasını hâlâ unutamadığım bu manzara beni o gün sonsuz bir hüzün ve eleme düşürerek bir çocuk zaafiyle ağlatmaya kâfi gelmişti…”
İngiliz, Fransız ve İtalyan birlikleri ve sömürgelerden getirilmiş renk renk askerler şehrin dört bir tarafını ele geçirirler. İşgalci kuvvetler, denetimi kolaylaştırmak maksadıyla İstanbul’u kısımlara ayırır. Buna göre eski şehir, Pera ve Galata İngilizler ile Fransızların, Üsküdar ve civarı ise İtalyanların kontrolündedir. Herkes kendi mıntıkasında karakollar kurarak otoritesini tesis etmeye çalışır.
Kendi Vatanında Mülteci Hayatı
İşgalin en acı taraflarından biri hiç şüphesiz mülke el koyma idi. Herhangi bir düşman zabiti, beğendiği evin kapısına dikilerek çoluk çocuk dinlemeden içindekileri kapı dışarı edebilme hakkını kendinde bulabiliyordu. Hatta istediği kimseleri meçhul diyarlara sürme yetkisini de. Sadece özel mülkiyetler değil, birçok kamu binası da işgalden nasibini almıştı. Kendilerini medenî (!) addeden bu devletlerin alenî gasplarıyla binlerce İstanbullu Müslüman evsiz kalmıştı. Üstelik hiçbir hak da talep edemeden. Bu el koyma hadisesi o kadar arsız boyutlara ulaşmıştı ki İtilaf güçleri kendi aralarında dahi anlaşmazlıklar yaşıyordu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 123. sayısından (Kasım 2018) okuyabilirsiniz.

Yedikıta Dergisi

View Comments

  • Belde i Tayyibe olan İstanbulumuza Cenab i Hak bir daha o günleri yasatmasin inşaallah...
    Nazlı Bayrağımız boğazın süsü olsun ila yevmil kiyam,,,,,

  • Allah emeği geçen tüm zatlardan razı ve memnun olsun tarihin tozlu sayfalarını yeniden aralayabilme fırsatını bizlere sunan yedi kıta ailesine minnet ve saygıyla

Recent Posts

Buhara’dan Bursa’ya Uzanan Gönül Köprüsü Emir Sultan Hazretleri

Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…

2 hafta ago

Osmanlı’nın Sanayi Mirası Feshane Bugün Sanat Kültür Merkezi

Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…

2 hafta ago

İbadet Tahtı Hünkâr Mahfili

Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…

2 hafta ago

Doğu’yu Fotoğraflayan Batılı Paul Nadar

Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…

2 hafta ago

Hattat Ârif Hikmet Bey ve Hatt-ı Sünbülî’nin İzinde

Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…

2 hafta ago

Aziz Emanet Kadın

İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…

2 hafta ago