İlk Donanma İlk Sefer Hazret-i Muaviye (r.a.) ve Kıbrıs’ın Fethi

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurdular: “Ümmetimden denizde ilk gaza eden ordu, kendilerine Cennet’i vacip kılmışlardır.” Ashab-ı kiram hazeratı, Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek sözlerine nail olabilmek için deniz seferlerine çıkmaktan hiçbir zaman geri durmadılar. Bu uğurda çıkılan ilk deniz seferi, Kıbrıs üzerine oldu. Başta Hazret-i Muaviye (r.a.) olmak üzere Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) güzide sahabeleri, Kıbrıs’ın fethine gönüllü olarak katıldılar; bu seferler sırasında birçokları şehit oldu. Hazret-i Muaviye’nin (r.a.) organize ettiği denizlerdeki fetih hareketi, Kıbrıs adası ile sınırlı kalmadı. Akdeniz, kimsenin izinsiz gemi yüzdüremeyeceği bir Müslüman gölüne dönüştü âdeta. Bu başarıdaki en büyük pay sahibi, Hazret-i Muaviye (r.a.) idi…

Büyük İslâm Halifesi, Kumandan, Arap Dâhisi ve Müminlerin Dayısı” gibi pek çok mühim vasıflara sahip olan Hz. Muaviye bin Ebû Süfyan (r.a.), Sahabe-i Kiram hazeratının önde gelenlerinden olarak İslâm medeniyetine yön vermiş, tarihin mühim şahsiyetlerinden biridir. Mekke-i Mükerreme’nin fethiyle birlikte İslâm’la müşerref olan bu genç şahsiyet, Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) kâtiplik yaparak ilmi ve idareciliği membaından talim
etmişti.

Üstün zekâsı, mütevazı kişiliği, cesareti ve hilm sahibi oluşu, yıllardır süregelen kabile kavgalarını sonlandırmaya kâfi gelmişti. O, İslâm ümmetinin en zorlu zamanlarında aldığı kararlar ve isabetli içtihatlarıyla pek çok fitne hareketini sonlandırmış, “Birlik Yılı”nın sahibi olarak tarihteki yerini almıştı.

Hz. Ömer’in (r.a.), onu her görüşünde; “Ne güzel bir Arap sultanıdır.”, Hz. Ali’nin (k.v.) ise; “Muaviye’nin idaresini kötülemeyin. Onu kaybederseniz, başların kopup düştüğüne şahit olursunuz.” dediği müstesna bir şahsiyet olan Hz. Muaviye (r.a.), İstanbul’a birkaç sefer düzenlemesi itibarıyla da hakkında pek çok şeyin yazılıp çizildiği bir zattır.

Hz. Muaviye (r.a.), ölüm döşeğindeyken Kâinatın Efendisi’nin (s.a.v.), kendisine hediye ettiği gömleğe sarılmasını ve ondan isteyip muhafaza ettiği sakal-ı şeriflerin ve mübarek tırnak parçalarının göz ve kulaklarına doldurulmasını emretmiş bir peygamber âşığıydı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ona tam manasıyla itimat ederdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in vahiy kâtiplerindendi. Müslümanların İstanbul’a ayak basmaları, ilk defa onun sayesinde gerçekleşti.

Savaşmak yerine çeşitli ihsan ve taltiflerle düşmanlarını sindirmeyi bilen ve siyasî görüşü kuvvetli olan Hz. Muaviye (r.a.), insanlara çokça ihsanda bulunmasından dolayı ona taaccüp edenlere, savaşın bundan daha fazla şey kaybettireceğini söylerdi. Bu sebeple; “Paranın çözebileceği meselelerde konuşmaya, konuşmanın kâfi geldiği durumlarda kırbaca, kırbacın iş gördüğü yerde ise kılıca başvurmam.” derdi.

Humus Sahilinin Karşısında Bir Yer Murad ettiği hiçbir şeyde gözünü kırpmayan ve cesaretle hareket eden bu büyük zatın hayatı, muvaffakiyetlerle doludur. Bunlardan bir tanesi de şüphesiz, Akdeniz’in gözbebeği Kıbrıs’ı fethidir. Halife-i Müslimîn Hz. Ömer bin el-Hattâb (r.a.) döneminde Medine’de yürekleri ağza götürecek bir haber yankılanmıştı

Haberin sahibi, Hz. Muaviye (r.a.); “Ey Emîrü’l- Mü’minîn! Şam’da bir köy var. Köyün halkı, Rumların köpeklerinin havlamalarını ve horozlarının ötüşünü duyuyor. Humus sahilinin karşısında bir yer.” diyerek sınır güvenliği hususuna dikkat çekmişti ve ondan, denizaşırı bir sefer için izin istemişti. Eğer izin verilirse bu, Müslümanların ilk deniz seferi olacaktı. Bu haber üzerine Emîrü’l-Mü’minîn, Amr bin Âs (r.a.) Hazretleri’ne; “Bana, deniz ve denizde seyreden bir denizciyi anlat. Zira kalbim bu hususta mutmain değil.” şeklinde bir mektup yazarak, Müslümanların henüz denizcilik tecrübelerinin olmadığını belirtiyordu.

“Eğilirse Batar, Kurtulursa Parlar”

Amr bin Âs (r.a.), Sahabe-i Kiram arasında Mısır valiliği nedeniyle deniz yolculuğunda hayli tecrübeli bir zattı. O, Emîrü’l-Mü’minîn’den gelen mektuba oldukça edebî bir dille cevap verdi: “Ben, büyük bir su dünyası ve içinde seyreden küçük varlıklar gördüm. Durgun olduğunda kalbi hoplatır. Dalgalandığında aklı oynatır. Güven duygusu, denizin içinde zayıflar. Güvensizlik hissi ağır basar. İçerisinde seyredenler bir ağaç parçasına yapışmış kurtlar gibidir. Eğilirse batar, kurtulursa parlar.”

Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 191. sayısı (Temmuz 2024) okuyabilirsiniz.

Doç. Dr. Bayram Arif Köse

Recent Posts

Karadeniz’in Çanakkalesi HARŞİT

Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…

3 hafta ago

İngiltere’den İstanbul Manzarası Mesut İnsanlar Panoraması

Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…

3 hafta ago

Gerze’nin Sevimli Misafiri Balina Aydın’ın İlginç Hikâyesi

Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…

3 hafta ago

Sarayda Kahve Nasıl İkram Edilirdi?

Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…

3 hafta ago

Büyük Selçuklu Sultanlarının Âlimlerle Münasebetleri

Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…

3 hafta ago

Liyakât ve Ehliyet Okulu Enderun İnfografiği

Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!

3 hafta ago