Dünya Tarihi

Haiti’de Osmanlı Vatandaşları

Dışarıdan ilk olarak İspanyolların geldiği ve sonra Fransız sömürgesi olan Haiti, Kuzey ve Güney Amerika’da, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra bağımsızlığını ilan eden ikinci ülkedir. 1850-1900 yıllarında Güney Amerika ve civarındaki adalarda ve bunun yanında Haiti’deki Osmanlı vatandaşlarının sayısı artmaya başlayınca Osmanlı Devleti bunların hak ve hukuklarının korunması için birtakım tedbirler alma yoluna gitmiştir…

Haiti, resmî adıyla Haiti Cumhuriyeti (Republique d’Haiti), Amerika kıtasında, Karayip Denizi’nde (Antil Denizi olarak da bilinir) kurulmuş bir ada devletidir. Küba’nın doğusunda yer alan Hispaniola Adası’nı Dominik Cumhuriyeti ile paylaşır ve bu adanın batı kısmındadır. Yüzölçümü 27.750 km² olan ülkenin nüfusu 10 milyon (2009), başkenti Port-au-Prince’tır.

Tarihin Fırtınalı Denizinde Haiti’nin Kısa Geçmişi

Dışarıdan ilk olarak İspanyolların geldiği ve sonra Fransız sömürgesi olan Haiti, Kuzey ve Güney Amerika’da, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra bağımsızlığını ilan eden ikinci ülkedir. Buna karşılık, bugün batı yarımkürenin en fakir ülkesidir ve idaresindeki karışıklık devam etmektedir.

Avrupalılar tarafından ilk defa 1492’de uğranan ada, önce Hisponiola ismini almıştır. Adaya dışarıdan ilk yerle-şenler İspanyollardır. 1535’te buraya gelen İspanyollar, yerlilerin çoğunu öldürerek adanın doğu kesimine yerleştiler.

Ada üzerinde 1500-1520’lerde Kızılderililer de dâhil olmak üzere 6 milyon insanın yaşadığı kaydedilmektedir. Ne var ki 1494’ten 1508’e kadar 3 milyonun üzerinde insan savaşlar, kölelik ve çalıştırıldıkları madenlerdeki kötü hayat şartları sebebiyle yok olmuştur.

Kanunsuzluğun kol gezdiği ve korsan yatağı olan batı kesimi 1697’de Fransa’yla yapılan bir anlaşmayla Fransızlara bırakıldı. Böylece bugünkü Haiti olan üçte birlik batı kısmı Fransız deniz korsanlarının eline geçmiş oldu. Fransızlar burayı İspanyol ve İngiliz gemilerini taciz etmek için kullandılar. Daha sonra, Saint-Domingue adını verdikleri adanın bu kısmında şeker ve kahve üretimine başladılar.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi Aralık (40. Sayı 2012) sayısından okuyabilirsiniz.

Ömer Faruk Yılmaz

Recent Posts

Buhara’dan Bursa’ya Uzanan Gönül Köprüsü Emir Sultan Hazretleri

Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…

3 hafta ago

Osmanlı’nın Sanayi Mirası Feshane Bugün Sanat Kültür Merkezi

Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…

3 hafta ago

İbadet Tahtı Hünkâr Mahfili

Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…

3 hafta ago

Doğu’yu Fotoğraflayan Batılı Paul Nadar

Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…

3 hafta ago

Hattat Ârif Hikmet Bey ve Hatt-ı Sünbülî’nin İzinde

Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…

3 hafta ago

Aziz Emanet Kadın

İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…

3 hafta ago