Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok sevdiren bu gizemli misafir, hem ülkenin hem de dünyanın oldukça ilgisini çekti. Öyle ki ona sahip olmak isteyen pek çok ülke, diplomatik bir krize sebebiyet verecekti…
1992 yılı Ocak ayının son günleriydi. Balıkçı Mehmet İzmirli, soğuk kış sabahında, rızkını aramak için Sinop’un Gerze açıklarında ağlarını bırakmıştı. Deniz, süt liman olmasa da sakin sayılırdı. Karadeniz, hırçın yüzünü henüz göstermemişti. Kim bilir, belki de balıkçı Mehmet, gününün ne kadar bereketli geçeceğinin hayalini kuruyordu. Derken derinlerden bir şey yaklaşıverdi tekneye. Balıkçı Mehmet’le göz göze geldi. Mehmet İzmirli, gördüğü şey karşısında irkilmiş, dehşete düşmüştü. Yunus dese yunus değil, köpekbalığı dese hiç değil! Sırtında yüzgeci olmayan büyük beyaz bir balıktı. Bu denizlerin yabancısı olduğu belliydi. Derhal ağlarını bırakıp kıyıya varmış, diğer balıkçılara, gördüğü canavarı (!) anlatmıştı.
Balıkçı Rıza Eyice, haberi duyar duymaz, yanına kendisi gibi balıkçı Yat Kemal (Kemal Özdemir) ve Yılmaz Akçaoğlu’nu da alarak, motorla bu koca balığın son görüldüğü yere gitmişlerdi. Yanına varınca, yemesi için tirsi balığı ata ata kıyıya kadar takip ettirerek, Gerze Limanı’na kadar getirmişlerdi. Ancak gördükleri balık hiç de anlatıldığı gibi korkunç değildi. Ayrıca insanlara da alışkın görünüyordu. Yat Kemal, balıkçı barınağının müdavimi, zihinsel engelli tombul Aydın’a benzetmişti onu ve balığa onun ismini vermişlerdi: Aydın!
Aydın, artık limandan çıkmaz olmuştu. Çoluk çocuk herkesin sevgisini kazanmıştı. Damak zevki vardı, öyle her balığı da yemiyordu. Sünger yumuşaklığındaki başını sevdiriyor, pullu balık yemiyor, kendisine ikram edilen tirsi, uskumru, kolyoz gibi pulsuz balıkları aldığında önce havada takla atıp suya hemen gömülmüyor, ağzında balık dururken önce başının veya gerdanının okşanmasını bekliyor, ondan sonra balığı yutuyordu. Gerze’yi o kadar benimsemişti ki kıyıdan Aydın denince bakıyor, birisinin elinde naylon poşetin içinde bile olsa, balık gördüğü zaman hemen yüzerek yanına geliyordu. Gerzeliler de Aydın’ı çok sevmişti. Herkes Aydın’la oynayıp, onu besliyordu. O kadar cana yakındı ki Gerze’de onunla oynamayan ve fotoğraf çektirmeyen yok gibiydi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 195. sayısı (Kasım 2024) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!
Hidayetten nasibi olanlar, kıyamete kadar hidayete ermeye devam edecektir. Hz. Allah, hidayeti dileyenlerden dilediğine ihsan…