İspanyollar Amerika’ya ayak bastıklarında, altın ve gümüşten daha fazlasını yanlarında götürdüler. Özellikle bir renk vardı ki eski kıtada benzeri görülmemişti. Kırmızının en canlı tonu olan koşnil, soyluların ve zenginlerin giysilerini süslemiş, bütün kırmızı boya piyasasına hâkim olmuştu…
16. yüzyıl Avrupası’nda kırmızı renk akımı, ortalığı kasıp kavuruyordu. Sevilla Limanı’na gelen İspanyol gemileri, sadece altın ve gümüş taşımıyordu. Nereden geldiği bilinmeyen bir renk, o güne kadarki bütün kırmızıları gölgede bırakmış, kıtanın dört bir yanına hükmetmeye başlamıştı. Renk o kadar canlı ve parlaktı ki krallara, asillere ve zenginlere layık görülüyordu.
Koşnil, uzaklardan gelen, pahalı ve zor erişilen bir renkti. Batılılar, koşnil kırmızısıyla boyanmış eşyaları kullanarak kendilerini ayrıcalıklı hissediyorlardı. Ancak Avrupalılar için böylesine pahalı bir boyanın nereden geldiği ve nasıl bu kadar canlı kalabildiği bir muammaydı. Koşnil kırmızısına gizem katan ve bu rengi Avrupa’ya tanıtan, İspanyollardan başkası değildi.
İspanyolların Aztek ve Maya ülkesini ele geçirmekteki en büyük gayeleri, zengin gümüş ve altın kaynaklarıydı. Fakat yerlilerin olduğu bölgelere gittiklerinde, altın ve gümüşten daha değerli olan ve oradaki halk tarafından pazarlarda işlem gören koşnil ile karşılaşmışlardı. İspanyollar, eski kıtadaki bütün kırmızı renk kaynaklarından daha canlı ve bereketli bir meta bulmuşlardı. Sır gibi saklanması gereken değerli bir meta! Avrupalılar, İspanyolların koşnili hangi kaynaktan temin ettiklerini bir türlü keşfedememişti. Çünkü ham koşnil tanelerini tohuma benzetmişlerdi. Bu, İspanyolların oldukça işine geliyordu. Nitekim koşnilin tohum olduğu fikrini sürekli teşvik ederek, bu boya üzerindeki hâkimiyetlerini 300 yıl boyunca sürdüreceklerdi.
Koşnil kırmızısı Avrupa’ya ilk defa geldiğinde, kumaşlar yerli kermes böceğinden veya kök boya bitkisinden elde edilen, nispeten soluk kırmızılarla boyanıyordu. İspanyollar, koşnille boyanmış kırmızı kumaşları ortaya çıkardığında, bu canlı ve parlak kırmızı, kısa sürede bütün pazarı ele geçirmişti. Koşnille boyanmış giysiler sadece güzelliğin değil, ihtişamın ve rütbelerin de sembolü olmuştu. Örneğin, 17. yüzyıldan itibaren İngiliz askerleri, kırmızı renkli üniformalar giymeye başlamıştı. Rütbesiz askerler kök boyadan üretilen kırmızı renkli üniformalar giyerken, subaylar koşnilden elde edilen kırmızı üniformaları giyiyorlardı.
Koşnile talep o kadar artmıştı ki Orta Amerika’dan ihraç edilen koşnil miktarı, yıllık 70 tondan fazlaydı. Krallar ve kraliçeler, okyanus sularında onun peşine düşmüştü. Özel izinli korsan gemilerinin popüler olduğu yıllarda, özellikle 1597’de, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth’in desteklediği Essex kontu Robert Devereux, tam 27 tonluk koşnili 3 kadırga içinde ele geçirip İngiltere’ye getirmişti. Kayda geçen en büyük parti de bu ganimettir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 191. sayısı (Temmuz 2024) okuyabilirsiniz.
Anadolu’nun Kafkaslara açılan kapısı Kars, Kırım Harbi’nde destansı bir mücadeleye sahne olmuştu. Rus ordusunun bütün…
Andree ve iki yol arkadaşı, 1897 yılında hidrojenle dolu balonlarıyla Kuzey Kutbu’nu aşmayı hayal ederek…
Medine-i Münevvere’nin su ihtiyacının temin edilmesi için, Emevîler devrinde, birtakım çalışmalar yapıldı. Şehrin yakınlarında bulunan…
Bu defa yönümüzü, Aydın’ın kalbinde yer alan asırlık bir yapıya çeviriyoruz: Cihanoğlu Camii…
Buyurunuz, Yahya Efendi’nin sadece Beşiktaş sırtlarını değil, gönülleri de yeşerten menkıbesini satırlarda arayalım…
Rumeli’ye geçişin kahramanlarından Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı tarihine “Rumeli Fatihi” olarak adını yazdırırken; Osmanlı neferlerinden…