Akıncılar hakkında merak ettiklerimizi, bu sahada çalışmalar yapan, mevzunun uzmanlarından Prof. Dr. Yücel Öztürk’e sorduk. Aldığımız cevaplar hayli enteresandı…
Hocam, konuya girizgâh babında, akıncılar ya da Osmanlı akıncıları denildiğinde ne anlamalıyız? Kimdir bu akıncılar?
Akıncıları, akıncı beyleriyle birlikte anlamalıyız. Akıncı beyi, Osmanlı öncesinden gelen ve Osmanlıların kuruluşunu sağlayan temel tarihî yapıdır. Osmanlı öncesinde alp, alperen, gazi gibi isimlerle anılmıştır. Bir alp veya akıncı beyi, aristokrat, soylu kişidir. Kendine tâbi bir ordusu vardır. Buna akıncılar denirdi. Her akıncı, beyine tâbidir. Akıncı beyinin beslediği, giydirdiği, eğittiği, her şeyinden sorumlu olduğu akıncı ordusu bulunurdu.
Akıncıların bir ocak olarak müesseseleşmesi ne zaman oluyor? Bu ocağın yeniçeri yahut sipahi ocağından farkı neydi?
Öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, akıncıların tabii bir tarihî yapı olduğu ve devletin merkezî anlayışla kurduğu teşkilât olmadığı hususudur. Akıncı ocağı, belli şartlar altında doğal süreçlerde ortaya çıkmıştır. Devletin resmî ordusu değildir. Akıncı, devlet tarafından kurulmamış, tersine, devleti o kurmuştur. Sipahi veya Yeniçeri ocakları ise doğrudan doğruya devletin resmî ordularıdır, devletten maaş alırlardı. Sipahi teşkilatı, tımar sisteminin doğuşuyla ortaya çıkacaktır. Mevzuyu biraz açalım.
Osmanlı’nın kuruluşu, akıncı beylerinin uzlaşması ile gerçekleşmiştir. Osman Gazi de bir akıncı beyi veya alptir. Henüz devletin resmî bir ordusu, tımar sistemi, sipahi ocağı, eyalet askerleri yokken, akıncı beyleri var idi. Osman Gazi, Söğüt-Domaniç bölgesinde ailevî hayatını yaşarken, Rum tekfurlarının baskısıyla karşılaşmış, onlarla savaşmış, ancak mağlup olarak tekrar ilk yerleşim yeri olan Karacahisar’a çekilmiştir. Karacahisar’da yaptığı yeni bir değerlendirmeye göre artık var olabilmenin, Marmara uç bölgesinde tutunabilmenin yegâne yolunun, diğer akıncı-gazi uç beyleriyle uzlaşmaktan geçtiğini görmüş ve onlarla temasa geçmiştir. Böylece akıncı-uç beyleri federasyonu olarak tanımlanabilecek uç teşkilatı, ortaya çıkmıştır.
Bu uç beyleri, bölgenin Şeyh Edebâli gibi kanaat önderlerinin de etkisi ile Osman Bey’i lider seçmişler, böylece Osmanlı Devleti’nin temelini atmışlardır. Başlangıçta Osman Bey ile diğer akıncı beyleri arasında statü olarak bir fark yoktu. Hepsi alp statüsünde idi. Osman Bey sadece eşitler arasında birinci konumunda idi.
Osman Bey’in ilk silah arkadaşları, Hasan Alp, Turgut Alp, Akça Koca, Köse Mihal, Gazi Abdurrahman gibi yüksek aristokrat statüsündeki alpler idi. Bu alp-gaziler, kendi rızalarıyla Osman Bey liderliğinde bir uzlaşmaya gitmişler ve Marmara uç bölgesinde Rumlara karşı üstünlük kurma mücadelesine girişmişlerdi.
Sakarya vadisi fethedilerek İstanbul-Çanakkale boğazlarından Trakya’ya geçildikten sonra, Karesi Beyliği akıncıları da Osmanlılara katıldı. Orhan Bey zamanında gerçekleşen bu katılım, akıncı ocağında yeni bir devreye işaret eder. Evrenos Bey, Hacı İlbey gibi akıncı beyleri daha önce Balkanlara geçmiştiler. Bu akıncı beyleri, buraları tanıyan ailelerden gelmeleri hasebiyle, Osmanlıların Balkan fetihlerinde öncülük yapacaklardır.
Hacı İlbey, ilk akıncı teşkilatının beyidir. Onun vefatından sonra yerine Evrenos Bey geçmiştir. Evrenos Bey sonrasında, akıncı ocağının birlik olmadığı, aksine, her akıncı beyinin kendi akıncılarının başında olarak belli bölgelerde hizmet verdiği görülmektedir.
Röportajın tamamını Yedikıta Dergisi 169. sayısından (Eylül 2022) okuyabilirsiniz.
Selçuklu sultanlarının Haremeyn’e olan bağlılıkları ve İslâm ümmetine hizmet etme arzusu, her şeyin üzerinde olmuştur.…
Çanakkale’de bir yanda düşmanla göğüs göğüse çarpışılırken, diğer yanda yakıcı sıcak, toz bulutları, sinekler ve…
Bir fotoğraf karesinin arkasında yer alan ifadeler, sadece bir fotoğrafı değil, o ânın içindeki bütün…
Tarihin en kudretli hükümdarlarından biri olan Sultan Süleyman Han’ın uzun ve zaferlerle dolu saltanatı, kudretinin…
Selçuklu döneminde sultanlarla birlikte vezirler ve önde gelen devlet adamları da mukaddes beldelere hizmet etmeyi…
Hac emîrliği, Abbasîler ve Selçuklular devrinde güvenliğin ötesinde siyasî ve dinî otoritenin de sembolü olmuştur.…