İslam Tarihi, Kültür Tarihi, Manşet, Portreler

Şarkın Büyük Âlimi Allâme Teftazanî

gul

Allâme Teftazanî Hazretleri, ilim tahsiline başladığı yıllarda dersleri anlamakta son derece zorlanıyordu. Hocası Adudüddin el-Îcî’nin, zekâsı en zayıf talebesiydi. Fakat buna rağmen çok gayret eder, zekâsının zayıflığı sebebiyle ilim tahsilinde ümitsizliğe düşmezdi…

Bin iki yüzlü yılların başlarında Karakurum’da kurulan Moğol İmparatorluğu (1206-94), doğuda Çin İmparatorluğu’nu ortadan kaldırdı. Batı’da da Ön Asya İslâm âlemini yakıp yıktı. 1220’de Semerkand ve Buhara’yı, akabinde diğer Türkistan şehirlerini istila etti. Nihayetinde bütün İran’ı işgal ederek Harzemşahlar Devleti’ne son verdi.

Cengiz Han’dan sonra işgal ve istila harekâtına devam eden torunu Hülagü, 1258 yılının Muharrem ayında Bağdat’ı ele geçirerek Halife Musta’sım b. Mustansır’ı, devlet erkânını ve bütün şehir halkını kılıçtan geçirdi. Sonrasında Moğol ordusu, Anadolu kapılarına dayandı. Selçuklular ile 1243’te yapılan Kösedağ Savaşı’yla birlikte Anadolu da Moğol nüfuzuna girdi.

İran’da yaklaşık yetmiş yıl devam eden İlhanlı hâkimiyeti sırasında, ilk zamanlardaki hükümdarlar İslâmiyet’i ortadan kaldırmaya çalıştı. Nice âlim, Moğol kılıcı altında şehid edilirken, sağ kalanlar ise muhacir durumuna düştü. Yapılışı nesiller boyu süren camiler, saraylar, sebiller, hanlar, hamamlar yağmalandı. Yüzlerce yılın birikimi nice eserler ya ateşlerde yakıldı ya da mürekkepleri nehirlerin sularına karıştı.

Fakat sonrasında gelen hükümdarlar zamanla İslâm dini ile müşerref oldu. Hususiyle de Ebu Said Bahadır’ın (1316/1335) âlimlere sahip çıkmasıyla işler tersine döndü ve ilim sahasında bazı canlanmalar meydana geldi. Fakat Ebu Said’in ölümünden sonra devlet, tarih sahnesinden çekildi.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 120. sayısından (Ağustos 2018) okuyabilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

1 Yorum

  1. Zamanımızın Sözde! Hocaları da malesef çaplarına bakmadan tamamen ilmi zahırleriyle(zehirleriyle) Böyle büyük zatları eleştirmeye cüret ediyorlar….. Cahiller cesur olurmuş hakikaten…

Ertuğrul Doğaner için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir