Osmanlı Tarihi

Kınalızâde’nin Mezar Taşı Ne Anlatıyor?

Meşhur ahlâkçı Kınalızâde Ali Çelebi sevilen bir şahsiyettir ve Ahlâk-ı Alâ’î isimli eseri hâlâ rağbet görür. Vefat edince Edirne’de Nâzır Çeşme Kabristanı’na defnedilmişti ama bugün geriye ne mezarlık kaldı ne kabir. Şimdi sadece mezartaşıyla teselli bulabiliyoruz. Üzerinde ne yazdığını doğru dürüst okuyamasak da…

Yazımızın konusunu teşkil eden Kınalızâde Ali Çelebi’nin şahide kitabesine geçmeden evvel hayatı hakkında birkaç bilgiyi arz etmekte fayda var. Osmanlı ilim dünyasının en mühim isimlerinden olan Kınalızâde Ali Çelebi, Hicrî 916 (M.1510-11) senesinde Isparta’da doğmuştur. Babası Emrullah Efendi, Anadolu’nun bazı şehirlerinde kadılık vazifesinde bulunmuş ve Anadolu kadısı iken vefat etmiştir. Mîrî mahlasıyla kaleme aldığı eserler Tezkiretü’ş-Şuarâ’da kayıtlıdır. Ali Çelebi’nin dedesi Abdülkadir-i Hâmidî ise Fatih Sultan Mehmed’e hocalık yapmış önemli bir âlimdir. Sakalına kına yakmayı âdet hâline getirdiği için Abdülkadir-i Hâmidî’ye hınnalı/kınalı lakabı takılmıştır ki, Ali Çelebi’ye Hınnalızâde/ Kınalızâde denmesi, dedesinin bu lakabından kaynaklanmaktadır. Kınalızâde Ali Çelebi’nin tam künyesi, Ali Çelebi ibn Emrullah ibn Abdülkadir-i Hâmidî veya Alâüddin Ali bin Emrullah’tır. Tahsil hayatının ilk yıllarını Isparta’da tamamlayan Kınalızâde, eğitimine İstanbul’da devam etme kararı alarak akrabalarından Kazasker Kadri Efendi’nin yanına hicret etmiştir. İstanbul’daki tahsil hayatı boyunca sırasıyla, Mahmud Paşa Medresesi müderrisi Mâlûl Emir Efendi’nin, Dâvud Paşa Medresesi müderrisi Sinan Efendi’nin, Atik Ali Paşa Medresesi müderrisi Merhabâ Efendi’nin ve son olarak da Sahn Medresesi müderrisi Kara Sâlih Efendi’nin rahle-i tedrîsinden geçmiştir.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 85. sayısından (Eylül 2015) okuyabilirsiniz.

 

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir