İslam Tarihi, Manşet

Cennet Kokusu Ûd

GÜLABDAN VE BUHURDAN TAŞIYAN HİZMETKAR

Mekke-i Mükerreme’nin kokusu, Cennet ağacı, dinî merasimlerin vazgeçilmez tütsüsüdür ûd. Hazret-i Adem (a.s.) ile yeryüzüne indirilmiş bu güzel koku, ta Hazret-i Ömer (r.a.) zamanından beri düzenli bir şekilde Haremeyn’de kullanılıyor. Tarihteki serencamı ise bambaşka…

Zarafet ve nezafetin (temizliğin) alametlerinden biri de kuşkusuz güzel kokudur. Bu mevzu o kadar mühimdir ki dinimizde üzerinde hassasiyetle durulmuş, kültür ve medeniyetimizde ayrı bir yer edinmiştir. Peygamberimiz Efendimiz’e (s.a.v.) bu dünyada sevdirilen üç şeyden biridir güzel koku. Nihayetinde kokudur, deyip geçmeyin! Âlemlerin Sultanı (s.a.v.) “Üç hediye vardır ki size takdim edilirse asla geri çevirmeyin!” buyurur ve ekler: “Yastık, süt ve koku.” Fahr-i Kâinat Efendimiz her daim yanında “sükke” tabir edilen koku kutusu bulundurur, her zaman temiz ve tertipli olmaya ve güzel kokmaya son derece ehemmiyet verirlerdi. Bir sefere yahut seyahate çıkacak olsa yanlarına “Kârûretü’d-Dühün” diye zikredilen koku şişesini alırlar, bunu yanlarından hiç eksik etmezlerdi.

Hepimiz güzel koku olarak miski, amberi veya diğer çiçek kokularını biliriz ama bu sefer size unutulmaya yüz tutmuş bir kokudan bahsetmek istiyoruz. Adı “ûd”dur bu kokunun. Hindistan başta olmak üzere Uzakdoğu Asya’da son derece yaygın bir ağacın yağından elde edilir. Evet, yanlış okumadınız, bir ağacın reçinesinden bahsediyoruz.

Ûd ağacı, yapraklarını dökmediği gibi uzun ömürlü bir bitkidir. Parfüm ve kozmetik sanayiinde sıkça kullanılan, ûd hakkında bilimsel araştırmalar göstermiştir ki Tıbb-ı Nebevî’de kullanılan bu kokunun insanlar üzerinde tesiri büyüktür. Kaldı ki asırlar öncesinden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu kokuyu kullanmış ve tavsiye buyurmuşlardır.

Her şehrin kendine has bir kokusu vardır elbette. Ama Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’nin kokusu bambaşkadır. Ne Beytullah’ın kokusu gider akıllardan ne de cennet bahçesi Ravza-i Mutahhara’nın kokusu silinir yüreklerden. Düşerse bir gün yolunuz mukaddes beldelere, alacağınız manevî havanın yanında; Mekke’de yoğun ûd kokusunu solurken Medine’de ise burcu burcu amber kokusunu çekersiniz içinize.

Hal böyleyken bugün ûd ismi bize son derece uzaktır. Literatürümüze “öd” olarak girmiş ûd kokusu, aslında ecdadımızın sürekli kullandığı, yanlarından hiç eksik etmediği bir kokudur.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 110. sayısından (Ekim 2017) okuyabilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

3 Yorum

  1. Bu dergiyi çok beyenmiyorum
    Emeği geçenlerin ilmine vücuduna sağlık sağolun
    Yedi kıtanın arama butonu olsa. Ve sesli okuyan e book a da girse

  2. Mükemmel bir dergi çok güzel bilgiler var emeği geçenlerden allah razı olsun.
    Eskiden dergilerin yanında tarihi ekler de olurdu şimdilerde yok yine olursa çok güzel olur.

  3. Çok emek verilerek hazırlanmış bir dergi her ayyeni bilgi hazineme ne ekleyeceğim diye heyaca ne la bekliyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir