Seyahat

Ayasofya’dan Geriye Kalanlar

İznik Ayasofya

(762 kelime/Yaklaşık 5 dakikada okuyabilirsiniz.)

Birçok devlete ve medeniyete ev sahipliği yapan İznik, köklü tarihinin getirdiği bakiyeyi asırlardır taşıyor. Tarihî ve tabiî güzelliklerini misafirlerine cömertçe sunan İznik’teki Ayasofya Camii ise şehrin tam merkezinde ve Müslümanların kalbinde…

Şehrin tam merkezinde ve Müslümanların gönlünde müstesna bir yapı var. Ayasofya Camii… Yeşillikler içindeki bu kadim yapı, çiçek bahçesindeki en nadide gül gibi bütün ihtişamıyla karşılıyor ziyaretçilerini…

Fethin Simgesi

Ayasofya’nın derinliklerine dalmadan tarihte kısa bir seyahat yapmakta fayda var. Bu, asırlara direnen eserin Roma devrine ait eski bir yapının kalıntıları üzerine Doğu Roma (Bizans) devrinde yapıldığı tahmin ediliyor. Şehrin tam ortasında ve iki ana aksı oluşturan doğu-batı ve kuzey-güney yollarının kesiştiği noktada bulunan Ayasofya’nın adı, yazılı belgelerde ilk defa M.S. 787’de yapılan ve Hıristiyanlarca önem atfedilen Yedinci konsül sebebiyle geçmektedir.

11. asırda meydana gelen depremden sonra büyük bir tamirat ve tadilattan geçtiği ve mimarisinde önemli değişiklikler yapıldığı kaynaklarda belirtiliyor. İznik’in ve Ayasofya’nın Türk İslâm tarihinde mühim bir yeri vardır.

Bu müstesna şehir, Anadolu’da Türk-Selçuklu saltanatının ilk payitahtıdır. Ayrıca Bizanslılar için İstanbul’dan sonra imparatorluğun ikinci önemli şehri olan İznik, tarih boyunca stratejik bir konuma sahipti. Halil İnalcık’ın ifadesiyle Maltepe (Palekanon) Savaşı (1329) ve 2 yıl sonra Orhan Gazi’nin İznik’i fethi, tarihimizde Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi kadar önemli bir dönüm noktasıdır.

1331 yılında Orhan Gazi’nin İznik’i fethinden sonra Ayasofya, fethin simgesi olarak camiye çevrilir. Şehrin fatihi sebebiyle Orhan Camii ismiyle de anılan Ayasofya, özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde önemli bir tamir geçirir. O yıllarda yaşanan bir yangın neticesinde devrin hassa başmimarı Mimar Sinan, Ayasofya’yı, mimarîsini de değiştirerek tamir ve ihya eder. Bugünkü minare ve mihrap da Koca Sinan’ın eseridir.

Bazı kaynaklarda geçtiğine göre cami, Osmanlı’nın son zamanlarında kullanılamamış ve ilerleyen yıllardaki Yunan işgali sırasında da ateşe verilerek büyük zarar görmüştür.

Ayasofya, zaman içinde birçok tamirat geçirir. Son olarak 2007 yılındaki yenilemenin ardından 6 Kasım 2011 tarihinde yeniden cami olarak hizmet vermeye başlar.

Derinliklere Yolculuk

Merkezî konumu itibariyle zorluk çekmeden bulunabilen Ayasofya Camii’ni gördüğümüzde ilk heyecanı yaşıyoruz. Cami yoldan yaklaşık 2 metre aşağıda bizleri selamlıyor. Alışık olduğumuz üzere, camiye doğrudan veya birkaç basamak merdiven çıkarak girmek burada mümkün değil. Meydana gelen kot farkı, tarih boyunca şehir ve Ayasofya üzerindeki değişikliği gözler önüne seriyor.

Merdivenle indiğimiz cami avlusundan girişe vardığımızda şaşırtıcı ve bir o kadar da anlamsız bir kapı karşılıyor bizleri. Bu tarihî yapıya camdan mamûl bir kapıyı reva görmüşler. Lâle süslemeleriyle dinî bir hava verilmeye çalışılan cam kapı yetmiyormuş gibi pencerelerin de buzlu cam oluşu yeni nesle normal gelebilir; fakat bizlere tarihî yapılara bakış açımızı ve yenileme çalışmalarının kimlere emanet edildiğini sorgulatıyor. Daha fazla sürprizle karşılaşmak istemeyerek caminin içine giriyoruz ve hemen aşağıda bulunan renkli taşlarla bezenmiş taban mozaikleri dikkatimizi çekiyor. Âdeta girişe serilmiş bir halıyı andıran bu döşeme, 1935 ve 1953 yıllarında yapılan tamirat sırasında ortaya çıkartılmış antik devir eseri olarak kaynaklarda geçmekte. Yine bir başka merdivenden aşağıya inerek sonunda yapının zeminine ayak basıyoruz. Tabi ayakkabılarımızla! “Biz evimize bile ayakkabıyla girmiyoruz, camiye ayakkabı ile girilir mi?” demeyin. Burada böyle.

Normal camilerden farklı olarak Ayasofya’nın çoğu yerini ayakkabıyla dolaşıyorsunuz. Namaz kılmak için, üzerine halı döşenmiş ahşap bir platform yapılmış. Bu kısımda bir yandan ibadet edilirken diğer taraftan turistler camiyi gezebiliyorlar. İlginç ama öyle…

Ayasofya’nın âtıl devrinde tabanı yeşillik ve sarmaşıklarla kaplıyken tavanı da mevcut değilmiş. Günümüzde tabanı temizlendiği gibi çatısı da ahşap tavanla kapatılan cami aslına rücû ettirilmeye çalışılmış. “Buna da şükür…” diyerek yöneldiğimiz namaz kılma alanında mihrabın konumu ve şekli dikkatimizi çekiyor. Caminin girişine göre çapraz olarak yerleştirilmiş mihrapta, büyük usta Mimar Sinan’ın izlerini hâlâ görmek mümkün. Malakarî kabartma süslemelere ve mukarnaslı bir yapıya sahip mihrabın yanındaki duvarın vaktiyle çini kaplı olduğu, harç üzerinde kalan izlerden anlaşılıyor. Yine caminin duvarlarına baktığınızda tuğla ve harçlarına varıncaya kadar yapı malzemelerini görmek mümkün.

İçeride en az müdahaleyle tamirat yapılmaya çalışılmış. Bu da yapının aslını muhafaza açısından önemli bir hamle. Zira duvarlarda Türk devrine ait yazı ve kalem işi nakışlar ile daha önceki devirlere ait bölümler müşahede edilebiliyor. Anlatılanlar, yazılanlar bir yere kadar deyip bu kadim yapıyı yerinde görmenizi tavsiye ederiz. Bizim yazdıklarımız sadece bir merak uyandırmaktan öteye geçmez. Birçok tarihî mekânda olduğu gibi Ayasofya’ya geldiğinizde geçmişin yekûnunu içinde barındıran ve onu misafirlerine aktaran bir zaman makinesi olduğuna şahitlik edeceksiniz.

Hulâsa, günümüzde İstanbul Küçük Ayasofya, Trabzon ve İznik Ayasofya’ları cami olarak Müslümanlara hizmet vermekteyken İstanbul’da mahzun bekleyen Ayasofya, müze hüviyetinde varlığını sürdürmekte. Bazı çevreler Ayasofya’nın açılması üzerinden prim yapmaya çalışırken kimileri de “Etrafında birçok cemaatsiz cami varken Ayasofya’yı açmak niye?” suali ile basiretsiz bir kıyas içine girmekte. Bu meselenin tarihî hakikat yönünü de unutmamak gerek. Ayasofya, bir fetih camisi ve İstanbul’un fethinin simgesidir. Günümüzde her şeyi maddî ölçülerle ele almaya çalışanların aksine, Ayasofya’nın mana yönünü bilmek ve bu şehri fethedenlerin hatırasına saygı göstermek gerekir.

Konuyla alakalı daha fazla bilgi için Yedikıta Dergisi 112. sayısını (Aralık 2017) inceleyebilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir